02 Ağu Kasklı mı? Kasksız mı?
Ülkemizde bisiklet kullanımının yaygınlaşması ile yollarda artan bisikletli sayısına paralel gelişen kazalar akıllara hep aynı soruyu getiriyor: “Kask bir zorunluluk mu?”
2003 yılında Paris-Nice yarışında Andrey Kivilev’in yaşadığı kaza sonucu hayatını kaybetmesi ile gözler bir kez daha kask konusuna çevrildi ve UCI (Union Cycliste lnternational – Uluslararası Bisiklet Birliği) profesyonel yarışlarda kask kullanımını zorunlu hale getirdi. Ancak bu zorunluluk, beraberinde güvenliğin de gelip gelmediği konusunu gündeme taşıdı ve bu konu on yılı aşkın zamandır gündemden hiç düşmüyor. Geriye dönüp baktığımızda ise kask kullanımının zorunlu olmadığı 1950-1990 yıllan arasında yaşanan kazalarda 24 profesyonel bisikletçinin hayatını kaybettiğini görüyoruz. Türkiye’de de buna paralel olarak kask takanlara “neden takıyorsun?”, takmayanlara da “neden takmıyorsun?”soruları yöneltiliyor.
Yollardaki bisikletli sayısı ve motorlu araç sayısı arttıkça kazalar da kaçınılmaz oluyor. Peki bisikletçilere daha güvenli bir sürüş ortamı yaratmak için daha fazla ayrılmış bisiklet yolu mu gerekiyor? Yoksa bisikletin bir ulaşım aracı olduğunun farkında olan daha eğitimli motorlu taşıt sürücüleri mi? Bu konuya “Herkes için eğitim şart” diyerek noktayı koyup biz devam edelim. Gerek Avrupa’da gerek ülkemizde bisiklet daha da popüler hale geliyor. Belki de icadından bu yana bisikletin ilk kez bir “hayat tarzı” ve bir “moda unsuru” olarak değerlendirildiği bir çağı yaşıyoruz. Bisiklete binmek havalı, eğlenceli ve sağlıklı. Bunu bazı kalıplara sokmak ise aynı derecede sıkıcı olabilir. Ayrıca bu bir tercih meselesi değil mi? Kask takıp takmamak konusunda kullanıcıların özgür bırakılması taraftarıyım. Belki biliyorsunuz: Yeni Zelanda ve Avustralya’da kask kullanımı tüm bisikletçiler için zorunlu iken Fransa’da sadece 12 yaş altı kullanıcılar için bu kural geçerli.
Ayrıca yasa, çocuğun ebeveyni tarafından kullanılan bir bisiklette seyahat etmesi durumunu da kapsıyor. Aksi durumda cezası 135 Euro. Peki ceza ve kurallar ne ölçüde işe yarıyor? Acaba bisiklete binmeye hevesli kişileri daha baştan mı kaybediyoruz? Belkide.
Araştırmalar, çocuk, yaşlı ve bisiklet üzerinde denge problemi yaşayan kişilerin düşük hızlarda yaşadıkları bisiklet kazalarında kaskın bir koruyucu faktör olduğunu gösteriyor. Bilmem hiç bisiklet kaskınızın kullanma kılavuzunu okudunuz mu ama şöyle bir ibare vardır: “Hiçbir kask sizi tüm kazalara karşı koruyamaz. Dolayısıyla kaza ister bir bisikletçiye çarpan birkaç tonluk bir arabanın yarattığı darbe veya viraja biraz fazla hızlı giren bir bisikletçinin duvara çarpması olsun kafanızdaki birkaç yüz gramlık polis tirenin (kaskın ham maddesi) yüzde yüz koruma sağlamasını beklemek büyük hayalperestlik olur.
Ucuza kaçmayın!
Ancak bir kask alacaksanız da ucuza kaçmayın derim. Mutlaka gerekli güvenlik testlerinden geçmiş bir markayı tercih edin. Kaskın içinde CE ve EN1078 kalite standardı ibarelerinin yer aldığını kontrol edin.
Şahsen antrenman yapacağım günlerde kask dahil gerekli tüm ekipmanlarımı yanıma alırım. Ne zaman ihtiyacınız olacağını asla bilemezsiniz. Ancak katlanır bisiklet kullandığım günlerde açıkçası bunun eksikliğini o kadar hissetmiyorum. Yine trafiğin içinde ilerliyorum ve yine vücudum benim kaportam ama hissetmiyorum işte. Bunda sanırım az sonra bir kafeye oturacak olmamın da etkisi var. Bisikletin dünyadaki başkenti Amsterdam’da kask kullanım oranı ne biliyor musunuz? Yüzde 1’in altında ve dünya ortalaması ise sadece yüzde 4 civarında seyrederken, kask kullanmadığı için birilerini eleştirmeden önce bu tercihe saygı duymak gerektiğini vurgulayarak, sizi bir iş güvenliği uzmanı arkadaşımın sözü ile baş başa bırakıyorum.
“Unutma ki kaska büyük ihtimalle bir kez ihtiyacın olur ve o anda kafanda olup olmaması çok şey değiştirebilir.”
Yazar: Samed Kunaç
Sorry, the comment form is closed at this time.